“Oyun” Dediğimizde Ne Anlıyoruz?

“Oyun” Dediğimizde Ne Anlıyoruz?

Bebeğin gözünden her malzemenin oyuna dönüşmesini izlemeyi seviyorum. 16 aylık bebeğin bir krem tüpü ile yaptıklarını ilham vermesi adına kayıt altına almışım:

Krem tüpünün kapağını açıyor sonra tekrar kapatıyor. Bunu tekrar tekrar yaparken kapak yere düşüyor, eğilip kapağı yerden alıyor ve kapağı yeniden takmaya çalışıyor. Bu düşürme ve tekrar kapama döngüsü birkaç kez yaşanıyor. Her defasında yoğun bir dikkatle ve el-göz koordinasyonuyla kapağı kendi etrafında döndürerek kapatabilmeyi deneyimliyor. Birkaç dakika sonra elinde krem tüpüyle kalorifer peteğine doğru koşuyor, tüpün kalorifer peteğinde çıkardığı sese gülüyor. Çıkardığı sesleri daha da yüksek çıkarmaya çalışarak kendince bir ritim tutturmayı deniyor. Ve bu esnada kendine çok gülüyor.

Kremi yüzüne ve ellerine sürer gibi yapıp gözlemlediklerini taklit ediyor. Bu esnada kahkaha atıyor.

Bir iki dakika sonra kapağı bana veriyor. Benim takmamı istediğini tahmin ediyorum ve aramızda bir diyalog başlıyor. İçinde “ben, sen, birlikte, tak, ver, çevir, döndür ve sıra sende” gibi sözcüklerin geçtiği bir diyalog… O krem tüpünü tutuyor ben de kapağını çeviriyorum… Son sıkma hareketini onun yapmasını bekleyerek elimi çekiyorum. Birkaç tekrardan sonra kapak yere düşüyor. Bu defa kapağa ayağıyla vuruyor. Eğiliyor, kapağı yerden alıyor, bir daha yere atıyor ve tekrar ayağıyla vuruyor…”

Şimdi bu anektoda bir gelişim psikoloğu gözünden bakalım istiyorum:

Öncelikle herhangi bir kapağı döndürerek açma ve tekrar kapama esnasında ellerini ve parmaklarını koordineli bir şekilde kullanmayı deneyimliyor. Tekrarlı yaptığı bu iş sayesinde el ve parmak kaslarını çalıştırıyor. Her tekrarda daha becerikli bir şekilde kapağı kapayabiliyor. Neden-sonuç ilişkisine dair bir farkındalığı oluşuyor: “bu yöne döndürürsem kapağın kapanmasını sağlayabiliyorum”.

Ayrıca kapağa ayağıyla vurma, düşen kapağı eğilip yerden alma, tekrar düşürme aşamalarında denge ve koordinasyon sağlama, üst beden ve bacaklarını çalıştırma imkanı bulabiliyor. Aynı zamanda kapağın düşmesiyle birlikte yer çekimi kavramına dair farkındalığı gelişiyor.

Aramızda geçen diyalog sayesinde farklı kelimeler duyuyor ve bunları tekrar tekrar duyduğu için hafızasında yer edinerek kelime dağarcığına ekleniyor. Taklit ederken attığı kahkaha ile aramızda sözsüz ama bir o kadar anlamlı bir an yaşanıyor. Sonuçta gülmek kadar bizi birbirimize bağlayan bir an düşünemiyorum! Ayrıca bu taklit becerisi hem dil gelişimi hem de kurmaca oyunları için önemli bir zemin hazırlıyor.

Son olarak, birlikte bir işi tamamlarken işbirliğinin önemini ve bir işin küçük adımlarını öğrenebiliyor. Sırasını bekleme, yardımlaşma gibi sosyal becerilerinin ilk tohumlarını atma fırsatı da bulabiliyor.

Neden bu anektodu paylaşmak istedim?

Öncelikle oyuncaklar olmadan oyunun olmayacağına inananlarınız için başka bir bakış açısı sunabileceğine inandığımdan. Oyun içten gelen bir uğraştır. Kendi yaşına uygun gelişimsel beceriler gösteren her çocuk içsel motivasyonu sayesinde çevresinde bulduğu birçok malzemeyi kendi gelişimini yönlendirmek için kullanabilir. Bilinenin aksine çocuklar, sadece bizim onlara sunduğumuz oyuncaklar sayesinde gelişim göstermezler. Aslında tek bir oyuncağın yukarıda anlattığım kadarıyla kapsamlı bir beceri geliştirme fırsatı sunacağına da inanmıyorum.

Çocuklar için her anın, her malzemenin bir oyuna dönüşüvermesini izlemek oldukça keyifli. Oyunun kendi içindeki akıcılığı, doğallığı ve yaratıcılığı karşısında pek bir şey yapmamız gerekmiyor. Bazen sadece durup izlemek ve davet edildiğimiz kadarıyla “orada olana” katılmak yeterli olabiliyor.


Bağımlı Olmak Mı?
Çocuklar İçin Mindfulness (Eline Snel Metodu)