Bağımlı Olmak Mı?

Bağımlı Olmak Mı?

Mesleki hayatımın hatırı sayılır zamanlarını bağlanma  üzerine okuyarak, araştırarak ve çalışarak geçirdim. Güvenli bağlanma olmadan bir çocuğun ruhsal ve gelişimsel olarak büyümesinin zorlaşacağına ve yaşamı boyunca bazı hassasiyetleri olacağına inanıyorum. Doğadaki birçok canlının büyüyebilmesi için bazı şartlar gerektiği gibi bizim de büyüyebilmemiz ve gelişebilmemiz için ihtiyaçlarımızın karşılandığı; güven veren, huzurlu ve sevgi dolu bir bağlanma deneyimine ihtiyacımız var.

Son yıllarda annelerin ve babaların, çocuklarının kendilerine “bağımlı” olmalarından endişe etmeye başladıklarına şahit oluyorum. Sanıyorum özellikle yaşamın ilk 2 yılında yoğun olarak gözlemlediğimiz bağımlılığın uzun süreler devam edeceğine ve bu durumun olumsuz bir etki yaratacağına inanıyorlar.

Bağımlı olmak ile “bağlı olmak arasındaki farkı netleştirebilmemiz önemli diye düşünüyorum. Güvenli bağlandığı ilişkide ihtiyaçlarının karşılandığını deneyimleyen bir çocuk hazır olduğunda, kendi hızında ilerleyerek, bağımsızlığa dair ilk adımlarını atabilir. İlişki içinde hissettiği güven sayesinde dış dünyada karşısına çıkan kişilere ve yaşıtlarına güvenle yaklaşabilir. Bağımsızlığa giden yolun bağımlı olmaktan geçtiğine inanarak çocuklarımızı acele ettirmeden gelişimlerinin doğal akışı içinde son derece önemli olan bu ruhsal ve gelişimsel adımı atmalarını izleyebiliriz.

Bana öyle geliyor ki çocukları hazır oldukları zamandan daha erken bir zamanda kendimizden uzaklaştırdığımızda terk edilme hissi yaşamasına ve “sahte” bir bağımsızlaşma hareketine neden olabiliriz. Dışarıdan dayatma sonucu gelen bağımsızlaşma ile içten gelen “gerçek” bağımsızlaşma arasında önemli bir fark olduğunu söyleyebilirim. İlkinde çocuğun başka bir seçeneği yoktur; diğerinde ise gelişimsel ve ruhsal olarak o yola girmeye hazırdır çünkü içindeki rehber onu o şekilde yönlendirmiştir.

Çocukken bizim bağlanma figürlerimizden ayrışma süreçlerimiz; acele ettirilip ettirilmediğimiz, bağımlı ve bağımsız olmaya yüklediğimiz anlamlar ve buna dair hislerimiz çocuğumuzun ayrışma ve bireyselleşme süreçleriyle iç içe geçebilir. İç içe geçmişliğin olduğu yerde doğal akışına bırakmak yerine farkında olmadan sürece müdahale ediyor belki de gereğinden fazla kontrolcü davranıyor olabiliriz.

Geçmiş hikayelerimizin gölgesinden bakmayı bıraktığımızda çocuğumuzun bağımsızlaşma adımlarını hızlandırmadan veya yavaşlatmadan, tetiklenen duygularımızın da farkında olarak izleyici olabiliriz. Bu süreçte ihtiyaç duyarsan belki şu satırları tekrar tekrar okumak istersin:

Sevgili Anne ve Baba,

Çocuğunun güven duyduğu bir ilişki içinde bağımlı olması ve vakti geldiğinde bağımsızlaşması ruhsal gelişimi açısından en sağlıklı yol. Güvenli bir liman gibi sen de çocuğunun sığınağısın. Sığınak ne kadar dayanıklı olursa çocuğun da ruhsal olarak o kadar dayanıklı olabilir. Bağımlı olma ihtiyaçlarını yaşama konusunda çocuğunu acele ettirme. Bırak ihtiyaç duyduğu gibi hareket etsin ve bu süreci kendine en iyi gelen haliyle tamamlayabilsin. Dışarıdan yaptıklarımızla gelişimi hızlandıramayız. Gelişim içeriden doğal olarak gelen bir güçtür. Acele ettirdiğini veya yavaşlattığını fark edersen dur ve düşün. “Burada ne oluyor şimdi? Bu kimin ihtiyacı, benim mi çocuğumun mu?” diye sorabilmen önemli. Çocuğunun ritmine ve yapabileceklerine her zaman güven. Senin rehberin başka çocukların ne yaptığı değil, çocuğunun ne yaptığı olmalı…

 

Anne-Bebek Bağlanmasına Teorik Bir Bakış
"Oyun" Dediğimizde Ne Anlıyoruz?