Bebek Odasının Davetsiz Misafirleri

Bebek Odasının Davetsiz Misafirleri

Öğrencilik yıllarımda Selma Fraiberg tarafından yazılan “Ghosts in the Nursery” makalesini okuduktan sonra ne kadar etkilendiğimi hatırlıyorum. Anne olduktan sonra daha iyi anlamlandırabildiğim bu “davetsiz misafirleri” çalıştığım birçok anne-bebek ilişkisinde gözlemlemişimdir.

Fraiberg “hayaletler (ghosts)” derken annenin kendi geçmişinden parçaları kendi bebeğiyle olan ilişkisine taşıdığını, adeta geçmişinin şimdiki ilişkide yeniden canlandığını anlatmak istemiştir. Bu “ghost” lar görünmezdir ama son derece etkilidir. Geçmişimizin izlerini taşıyan bu davetsiz misafirler, istemesek de, yanımızdadır.

Fraiberg; anne geçmişinin izleriyle yüzleşmedikçe, çocukluğunun acılarına dokunmadıkça ve bu deneyimlerin duygusal izlerini araştırmadıkça kendi çocuğuyla ilişkisinde geçmişini tekrar etme olasılığının artacağına dikkat çekmiştir.

Bu tekrar eden döngüler bazen beslenmeyle ilgili bir konuda, bazen uyku, bazen de bebeğimiz biraz büyüdüğünde sınır koyma ile ilgili bir konuda bizi esir alabilirler. İşte bu sebepten söz konusu bu zorlukların anne-çocuk ilişkisine dair ne söylediğini araştırmamız önemli. Asıl mesele görünenin ve şimdiki zamanın çok ötesinde olabilir.

Bebeğimize ve onunla olan ilişkimize dair ilk atıflarımızı bebeğimiz dünyaya gelmeden çok öncesinde oluşturmaya başlayabiliyoruz. Kendi annemizle veya varsa kardeşlerimizle olan ilişkimiz, annemizin kendi annesiyle veya kardeşleriyle olan ilişkisi hatta bazen daha önceki nesillerden gelen ilişki dinamikleri bizim hikayemizin sessiz kahramanları gibi olurlar. Bebeğimizle ilişkimiz hamileliğimizde başlayıp doğumdan sonra güçlenen ve o anda yazılmaya başlayan bir ilişki değildir çoğu zaman. Biz farkında olmasak da geçmişimiz bizi bir gölge gibi takip etmeye eğilimlidir. Geçmişimizin aydınlatamadığımız karanlık tarafları, acılarımız, incinmişliklerimiz, yaralarımız, kırılganlıklarımız bebeğimizle ilişkimizde üçüncü bir kişi gibi konumlanabilir.

Annenin doğumdan önceki ruhsal hazırlığının önemine değindiğim yazımda aslında annenin bu davetsiz misafirleri ve geçmişinin izlerini tanımasından bahsediyorum. Farkında olmak; kırılganlıklarımızı, hassasiyetlerimizi tanımak zaman zaman çaresiz, öfkeli veya korku dolu hissetmemize neden olsa da geçmişle bugünün arasında bir ayrım yapabilmemizi sağlar. Bu ayrımı yapabildiğimiz zaman bebeğimizin çok önceden yazılan bir hikayeye dahil olması yerine kendi hikayesinin kahramanı olmasına yer açabiliriz.

 

“Bir”ken “İki” Olmak
Anne-Bebek Bağlanmasına Teorik Bir Bakış