Merak ediyorum bu fotoğrafa bakınca ne görüyorsun? Çocuğun ayağına bir şeyin batabilme veya üşütebilme ihtimalini mi? Yoksa çıplak ayakla suyu hissettiğinde yüzünde beliren ifadeyi mi? Ya da bambaşka şeyler mi görüyorsun?
Son yıllarda annelerle ve babalarla olan görüşmelerimde ortak bir nokta yakaladığımı fark ediyorum. Artık daha kaygılıyız, daha çok korkuyoruz ve daha aceleciyiz. Bir sorun varsa hemen ortadan kaldırmak istiyoruz. Belli ki bu davranışlarımıza yön veren yoğun duygular yaşıyoruz ve bu duygularda kalabilmek bizim için kolay değil. Harekete geçmeden durup düşünme ve duygularımızı anlamlandırma adımlarını atamıyoruz. Meşgul ve hızlı hayatlarımızda her an durup düşünmeye, ilişkimiz için en uygun yaklaşımı seçmeye vaktimiz olamadığının da farkındayım. Otomatik pilotta gidiyor gibi hayatımızın kontrolünü zaman zaman elimizden kaçırabiliyoruz.
Özellikle annelerin/babaların dilinden duyduğum endişe verici soruların altında asıl ne demeye çalıştıklarını anlamaya çalışmak işimin önemli bir parçası. En nihayetinde seçtiğimiz sözcükler, düşünme şeklimiz ve duygularımız iç dünyamızdan kopup gelen parçalar. Ancak bu sayede daha az görünen tarafımız görünür olabiliyor.
“Geceleri kesintisiz uyuyacak mı? Ya ilerde de sürekli kucakta uyumak isterse? Ya meme olmadan uyuyamazsa? Kendi yatağına hiç alışamazsa? Ya yemekleri sürekli olarak reddederse? Ya benden hiç ayrılamazsa? Bakıcıya alışamazsa? Okula alışamazsa? Ve daha yüzlercesi…Henüz başımıza gelmemiş ama gelmiş gibi yaşadığımız o kadar konu var ki!
Geleceği hiçbirimiz kesin olarak bilemeyiz. Tahminlerimiz veya öngörülerimiz olabilir ama onların da gerçekleşip gerçekleşmeyeceği tartışılır. Bu nedenle “bilmeme” halimizi kabul edebilmek ve buna yer açabilmek aslında ne kadar kıymetli. Ya da bu halimizi sürdürmemize engel olan şeyleri fark edebilsek; çoğu zaman meselenin uyku veya yemek değil bize dair, ilişkimize dair bir şeyler anlattığını görebilsek eminim aynı konuya bakış açımız değişebilirdi.
Kendin için bir değişiklik yapıp bir sonraki sefer “ya böyle olursa” diye düşünmeyi bırakabilir misin? Her türlü senaryoya hazır olmadan da durabilir misin? Telaşını, korkularını ya da kaygılarını bir kenara bıraktığında aynı olaya bakış açın değişiyor mu? İzle…
Çocuklar için sadece içinde yaşadığımız “an” var. Ne geçmiş ne gelecek! Her birimizin içinde yaşadığımız ana odaklanabilmeye ve dikkatimizi verebilmeye dair bir kaynak var. Sadece kullanmadığımız bir kasımızın gücünün farkında olmamamız gibi bu kaynağımızın farkında olmayabiliriz.
Sence bugün bu kaynağını keşfetmeyi deneyebilir misin? Çocuğunla iletişim halindeyken sadece o anı görebilir misin? Zihnin başka yerlere veya gelecekte olabilecek (olumsuz) senaryolara giderse onu geri getirebilir misin? Nasıl geri getireceğini bilemezsen birkaç nefes alıp nefesinin seni o anda tutmasına izin verebilir misin? Saçma gelse de belki denemeye değer. Ne dersin?